Onlar; rüyalarına yıldız yağması gereken ama evlerinin üstüne bomba düşen çocuklardır.
Oyuncak arabalarla, tahta askerlerle büyümeleri istenen ama kapı önlerinde tanklarla, silahlı askerlerle büyüyen ve siyasi çıkarlar yüzünden acımadan katledilenlerdir, savaşın çocukları. Kendileri seçmemişlerdir ırklarını, memleketlerini, anne babalarını. Ama oyun kuruludur.
Daha küçücük masum yaşlarında, ölümün ne olduğunu bilmeyen yüzlerine kan bulaştırılır. İnsanlar onların gözü önünde öldürülür. O küçücük yürekler nefretle dolmaya başlar ve onlar büyüdükçe onlarla beraber nefretleri de büyür.
Onlar için önemli olan kendi ülkesinin veya kendi ülkesine saldıranlarım haklı veya haksız olmaları değildir elbet. Zaten onlar bu kısır döngünün ne olduğunu anladıklarında ya öldürülmek, ya öldürmek, ya da ülkelerinden kaçmak üzere olurlar, ne yazık!
Dün Nagazaki’deydin, bugün Irak’ta, yarın başka bir yerde olacaksın. Bunu söylemekten acı duyuyorum ama savaş çocuğu olduğun müddetçe sen, bedel ödeyeceksin. Belki ırkın yüzünden, belki devlet adamları yüzünden…